Dünya

Katliamı Esadçılar yaptı, suçu Şam’a attı! İsyana katılmayan Nusayrileri öldürdüler

YILMAZ BİLGEN – Suriye güvenlik kaynakları Lazkiye’de yaşanan ayaklanmanın büyük oranda bastırıldığını ve güvenlik güçlerinin ikinci aşamaya geçtiğini duyurdu.

Tartus-Lazkiye hattında yerleşim birimlerinde kontrol sağlanıp suçluların takibi süreci başlarken Rakka, Deyrizor, Set Tişrin ve özellikle Halep içerisinde hâlen varlığını koruyan PKK-YPG cephesi harekete geçti. Tüm işgal ettiği alanlarda siviller ve güvenlik birimlerine ağır silahlarla saldıran PKK-YPG ve Suriye Kamu Güvenliği görevlileri sabaha kadar çatıştı.

Suriye’deki gelişmeleri Türkiye’yi bölme sebebi haline getirmeye çalışan Lazkiye Meydancık köyü muhtarı Nadir Fehhan “Biz kardeşiz. Herhangi bir sıkıntımız yok. Bu kışkırtmaya katılanları kimlerin tahrik ettiğini biliyoruz” derken Lazkiye-Belloran köyü kanaat önderi Abdulhalim Hatim “Katliam var diyenler gelsin görsün burada herhangi katliam ya da benzeri şeylerin olmadığını” diye konuştu. Bölgenin Nusayri halkı, isyancıların kendilerine karşı çıkan 400 Nusayri’yi de acımadan katlettiği bilgisini paylaştı. 

Alevi kanaat önderleri bölgede huzurun hakim olmaya başladığını ısrarla belirtirken Türkiye’de bazı dernekler ve CHP, TİP gibi siyasi partilerin de desteğiyle bölgeye dönük tahrik eylemleri artırılıyor. Sahil hattında yaşanan kriz üzerinden Türkiye’nin karıştırılmaya çalışıldığını kaydeden Sosyolog Prof. Tevfik Erdem, organize bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuzu söylerken özellikle Hatay hattına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.

TÜRKİYE’YE MEYDAN OKUMA

“Suriye’de meydana gelen olaylar ve yer altı hapishaneleri, mezbaha ve captagon rejimini tekrar canlandırmayı hedefleyen terörist unsurların girişimidir” diyen Erdem şöyle konuştu:

Eski rejimin artıklarının bir kalkışması olarak görülmesi gereken olayı bir mezhep çatışması alanına çekerek bunu da ‘Aleviler katlediliyor’ propagandası üzerinden yapmak hem Suriye’deki kalkışmayı meşrulaştırmak hem de Türkiye’nin mezhep çatışmalarıyla ilgili kötü hatıralarını bir kere daha hatırlatarak belli kesimleri hareketlendirmeyi hedeflemektir. Bu sebeple hem olayların arkasında yatan asıl gerekçeleri ve hem de olayları tahrik eden dış faktörleri-ülkeleri görmek ve açıklamak gerekir. Nitekim Hatay’ın Samandağ ilçesinde Şeyh Selim Narlı isimli şahsın yaptığı tehlikeli konuşma bir yandan tahrik, kışkırtma diğer yandan suç unsuru içermektedir. Bu açıklamalarla eski rejimin artıklarını ve Mihraç Ural türü teröristleri ülkeye davet edeceğini belirtmektedir. Elbette ki sivil vatandaşların öldürülmesi ve insan hakları ihlallerine karşı çıkmak gerekir ancak Narlı’nın açıklamaları bu kapsamı çok aşmaktadır. Rejim değişikliğiyle kendilerini ve bu zamana kadar yaptıkları şiddet, cinayet, işkence, tecavüz, uyuşturucu kaçakçılığı vb. gibi gayri insani uygulamaları sorgulamaları gereken kesimler bundan bir ders çıkarmadığı gibi hâlihazırdaki istisnai örneklerden de mağduriyet üretmeye çalışmaktadırlar. Bunu yaparken de bir yandan Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okuyorlar diğer yandan da İsrail’i bölgeye davet ediyorlar. Tüm bunları da Türkiye’nin hassas noktası Alevi katliamı propagandası üzerinden yapıyor.

SURİYE ÖZÜNE DÖNÜYOR

Suriye’de 8 Aralık Devrimi ile birlikte Özgür Suriye rejiminin ortaya çıkması sonrasında İran, yeni rejimi kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü açıkça belirtmiş ve Suriye’nin asıl evlatları olarak gördüğü yüzde 12’lik azınlığı temsil eden Nusayrileri tahrik edecek açıklamalar yapmıştır. ‘Suriye’nin gerçek sahipleri elbet bir gün Suriye’ye tekrar sahip olacaklar’ türünden açıklamaların anlamı, İran’ın Suriye’yi karıştırmaya devam edeceğine işaret olarak okunmuştur. 

İRAN YANLILARININ PROPAGANDASI

Suriye’deki rejim değişikliğinin önemli bir sonucu İsrail’in yeni ve İslami kimliği ön plana çıkan bir rejimle komşu olmasıdır. Yeni Suriye rejiminin İsrail’in işine gelen, onun desteklediği bir rejim olduğu iddiaları (ki daha çok İran ve yanlılarının propagandasıdır) İsrail tarafından böyle okunmamaktadır. Yeni rejimin kendi içindeki mezhep çatışmaları İsrail için her zaman güçsüz ve zayıf bir komşu anlamına gelecektir. Bir yandan Suriye’de bağımsız Kürdistan kışkırtmaları diğer yandan Kürtlerin kendilerini dinlemediğine dair İsrailli yetkililerin açıklamaları sadece Suriye değil Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Bu açıklamalar İsrail’in bölgede kendisi için tehdit olan ülkeleri mezhep ve etnik ayrılıkçılık üzerinden kışkırtacağının çok açık işaretleridir. Suriye’nin Tartus kentinde meydana gelen son olayları da mezhepçi bir kalkışma olarak İsrail’in istediği ve belki de desteklediği bir kışkırtma olarak okumak gerekir. Böylece hem İsrail hem de İran sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak bir mezhep gerilimi üreterek bunu Türkiye’ye taşıyarak Suriye’deki mağlubiyetin intikamını almayı hedefliyor olabilir.

LEAVE A RESPONSE

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir